Un-Go [TV][2011]

Uzun yıllar, ki aslında hala öyle, dedektiflik mevzusu olduğu zaman çapasını kaldırmayan tek bir seri vardı, Detective Conan. Çok uzun soluklu olmasının yanında, kabul etmek lazım ki bir noktadan sonra yorucu ve sıkıcı olmaya başladı. özellikle ilk üç yüz, üç yüz elli bölümden sonra artık net bir gelişime uğramaması dolayısı ile uzaklaşmak durumunda kaldık. Tabii City Hunter, Negami Neuro gibi seriler var ama konsept olarak grubunun lideri ve tekili olarak Conan’ı saymak durumundayız.

Şimdi ise daha kısa, daha sakin ve tek sezonluk bir seri ile paylaşıyor kendi başlığını.

Konusu Yuuki Shinjuurou adlı dedektifimizin elinden geçen ve yardımcısı Inga ile beraber sonuca ulaştığı bir dedektiflik örgüsü olan bir anime ile karşı karşıyayız.

Serinin başında bir trafik kazasına şahit oluyoruz. Kahramanımızı burada bir hatun sesi duyarken görüyor, ardından da bayılmasını izliyoruz. Bundan sonrası, hikayemizin devamı.

Shinjuurou aşırı akıllı bir delikanlı. Kafası çok net, sakin çalışıyor ve karşılaştığı olayları yeterince tartıp, sonuca ulaşıyor. Problem çözme yeteneği üst seviyede.

Gene de onun takma adı “defeated detective”, yani mağlup dedektif. Çünkü çözdüğü hiçbir davada haklı değil. Daha doğrusu, medyatik bir karakterin yönlendirmeleri sonucunda, medya ve halk, insanların dikkatini asıl çözümden uzaklaştırmak için onu kullanıyor. Ne kadar haklı olursa olsun, insanları daima gerçeklerden farklı bir sonuçla muhatap oluyorlar. Bu da kahramanımızı sürekli beceriksiz bir dedektifmiş gibi görmelerine yol açıyor.

Bu işin arkasındaki de, Rinroku Kaishou adında, devlette bayağı nüfuzu olan bir iş adamı. Savaş sonrası Japonya’da geçen hikayemizde, Kaishou adlı şirketin sahibi ve yöneticisi olan şahıs tüm gücü ile olayları halkın sorun yaratmayacağı ya da birilerinin işine yarayacağı şekle getirmek için manipüle etmektedir. Tabii dolayısı ile de kahramanımızın sonuçları sürekli “hatalı” olarak lanse edilmekte ya da hiç anlatılmamaktadır.

Bu arada kahramanımızın yanında da ufak bir kız var. Adı Inga olan bu yardımcımızın da enteresan bir gücü var. Shinjuurou’nun isteğine bağlı olarak, çözülmesi gereken davaların çözüm ya da sıkışma noktasında ortaya çıkıyor ve sadece bir soru soruyor. Zira bu karakterin özelliği, insanlara yanlış ya da yalan cevap veremeyecekleri tek bir soru yöneltebilmesi. Bu arada bu soruyu sormadan önce küçük bir çocuk gibi görünürken, sıra soruya geldiğinde güzel bir kadın haline geliyor. Ayrıca başka bir özelliği daha var ama onu serinin ilerleyen kısımlarında çözdüğümüz için bahsetmeyeceğim.

Un-Go’nun tıkandığı nokta, dedektiflik hikayelerinin çoğundaki paradoks oluyor. Ya aşırı zeki bir karakter tüm sorunları çözer ve geriye sadece alkışlamak kalır, veya tüm hikaye boyunca karakterimiz içinden çıkılamaz durumlar ve sorunlarla karşı karşıya kalır ama en sonunda minik bir ışık çakar ve “işte sonuç bu” diyerek mevzuyu toparlar.

Her iki başlığın da kendi eksileri, artıları, eksikleri ve artıkları olmasına rağmen, artık sıradanlaşan bu tarz konu erozyonları dolayısı ile türün kendi içinde kısır döngüye girmesi kaçınılmaz oluyor. Tabii Un-Go’nun Inga dolayısı ile bu karmaşayı hafifletmesi, ama gene de kıramaması, mantığına bir artı puan vermek zorundayız. Nihayetinde sıradan bir “katil uşak” sempozyumu izlemek istemezdik.

Ayrıca serinin hemen her bölümünde, en azından ilk devre diyelim, tek bir olay ve tek bir çözüme odaklanılmış olmasının verdiği rahat izlemenin de keyif kattığı aşikar. Her ne kadar izleyici olarak “şimdi Inga gelir ve soruyu sorar” anlarını hissediyor ve takip edebiliyor olsak da, tutarsız psikolojisi ve net sonuca giden soruları ile insanı geren bir sekansa eşlik eden sahneler, serinin kendi içinde tutarlı ve izlenebilir olmasını destekliyor.

Bunların yanında, asıl karakterlere bir de madalyonun ardından bakarsak ne kadar sıradan ve tekdüze olduklarını düşünmek de mümkün. Tekil olaylar ve konsepte uymayan bir tablo çizen esas karakterin argümanları çoğu zaman zorlama gibi gelebiliyor. Adam sabırsız ve sıkıntılı bir ruh halindeymiş gibi davranıyor ve sürekli bir “hemen sonuca gitme” saplantısındaymış gibi seğiriyor. Tüm hatları ve açılarıyla incelemediği olaylar yüzünden, bir tekdüze bir senaryo izlemek zorunda kalmış gibi ekrana kilitleniyoruz.

Kishou ile Shinjuurou’nun ikilemi de sizi biraz rahatsız edebilir. Sonuçta bir tarafta tüm medya ve hükümet verilerine istediği gibi ulaşabilen ve gücü sayesinde hemen her şeyi manipüle edebilen bir dedektif karakteri varken, bizim çocuk tamamen kişisel beceri ve Inga’ya güvenmek zorunda. Üstelik onun cevapları hoşlarına gitmediği sürece, doğru cevaplar için kredi de alamıyor.

Her ne kadar iki tarafta da eksileri ve artıları olsa da, Un-Go’nun 2011’in en başarılı serilerinden bir tanesi olmaya aday olacak sisteme sahip ama bunu başaramamaktan muzdarip olduğu gerçeğini göz ardı etmememiz lazım.

Çizimler çok güzel görünüyor ama üç boyut konusunda biraz sıradana kaçılmış gibi ağızda buruk bir tat bırakıyor. Aslında hiç sorun yok ve konu bütünlüğüyle ya da anlatımla ilgili sorun yaratmasa da, insan hep daha iyisini gördüğüne ya da görebileceğine inanıyor. İnanmak istiyor belki.

Müzikler çok keyifli. Özellikle kapanış parçası Fantasy ile LAMA beni benden aldı diyebilirim. Bunca zaman sonra hâlâ canım sıkıldığında dinliyorum. Demem o ki, her ne kadar 11 bölüm biraz fazla kısa gelmiş ve seri hafif ham kalmışken bitirilmişse bile izlenilmeli, anlatılmalı, diğer anime severlere aktarılmalı.

Maalesef Un-Go’nun ortalama civarı puan almasını sebebi kısa ve sistematik kurgulanması, belki de vakitsizlik ya da toparlama arzusuna yenilmiş olmasında yatıyor. Gene de çok düşük puan alması normal değil, sıradan bir anime değil, bilginiz olsun…

Bölümler:

Murder at the Ball
Pitiless Song
Masked Mansion
House, Unmasked
The Statue of Illusion
The Code Too Simple
Daydream
King of Paradise
Kaishou Rinroku`s Crime
Kaishou Rinroku`s Funeral
I`m Just Searching

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir