Spriggan [Movie][1998]

Spriggan

Nasıl başlasam bilmiyorum bu yazıya. Spriggan’ı ne kadar sevdiğimi mi, yoksa bir şekilde Akira’yı farklı bir bakış açısıyla yapmaya kalkıştıkları için komik bulduğumu mu?

Rastgele seçip, ne kadar sevdiğim temalı bir oturum başlatıyorum.

Kayıp, unutulmuş uygarlıklardan kalan kalıntıları araştıran ve ortadan kaldıran bir grup olan Arcam’ın üç araştırmacısı, bir keşif için gittikleri Ağrı Dağı’nın içlerinde bir şey bulur. Buldukları şeyin “Nuh’un Gemisi” olduğuna dair araştırma hayalleri kurarken, kalıntının gücü bu üçlüyü ve onları takip eden Amerikan uydularını yok eder.

Tabii bu bilgi ve olanlar, artık Arcam ile Amerikan hükümeti arasında bir “ilk ele geçiren olma” mücadelesinin yolunu açar.

Amerika, ordusu ve iyi eğitimli askerleri ile olay yerine intikal ederken, Arcam ise Ağrı’ya dünyanın en güçlü ve en sert yetiştirilmiş, insan üstü güçlere sahip ajanları olan Spriggan’ları gönderir.

Kahramanımız Yu Ominae ile bu noktada tanışıyoruz. Kendisini sıradan bir okul öğrencisi kılıfıyla kamufle eden Yu, bu olaya yakın zamanda kendi okulunda cereyan eden bir canlı bomba olayı dolayısı ile ve biraz da kişisel etkilerle dahil olur.

Artık Yu’nun tek yapacağı, Ağrı Dağı’na gitmek ve Amerikan askerleri ile mücadele etmektir.

Arcam’ın asıl öğreneceği şey ise, Nuh’un Gemisi’ni ele geçirmek için verilecek bu mücadeleye Amerika’nın sadece sıradan askerleriyle değil, aynı zamanda Spriggan’lar ayarında özel askerler göndererek de katılacağıdır.

Temel olarak Spriggan hem ülkemizde geçmesi, hem de kötü bir tanıtım yapmaması dolayısı ile benim bayağı beğenimi kazanan bir çalışma. Zaten o dönemin enteresan zekalarına olan hayranlığım dolayısı ile de sevmek durumundayım.

Nuh’un gemisi hikayesi pek de işlenmemiş, veya en azından doğru şekilde ve tam temele konumlandırılarak irdelenmemiş bir kapalı kutu olduğundan ve gene gemiyle alakadar fazla done vermeden ve sizin konuya hakim olmanızı bekleyerek ilerlemesi dolayısı ile sindirilerek aktarıldığından başarılı oluyor.

Düzenli aksiyon ve genel kapsamın dışında kalan süper güçlülük gibi temaları da içeriye yaymanın becerisi sayesinde de, siz daha etrafta neler olduğunu anlamakla ilgilenirken kendinizi hikayenin akışına kaptırıyorsunuz.

Gelelim sorunlu tarafa…

Spriggan maalesef ki bariz bir şekilde Akira’dan dibine kadar etkilenmiş.

Çizim kalitesi, müzikleri, konu, hatta özel güçler, telekinezi, çocuk güçleri falan derken garip olmuş. Kısacası, Akira’yı izlediyseniz, Spriggan’da benzer olarak neler bulacağınızı biliyorsunuz demektir. Daha da ileri gideyim, karakterlerin çizim ve isimlerini çıkarın, sanki Akira’ya dönüşüyor. Bir de üzerine konuyu oradan geldi, oraya gitti gibi yuvarlarsanız, net bir fotokopi ediniyorsunuz.

Bunun yanında, ne yazık ki Spriggan’a, Akira’daki o enteresan karakter gelişimi havasını verememişler. Her iki de film olsa da, üzerine daha çok düşünülmüş tarafın Akira olduğu aşikar.

Peki kötü mü?

Tabii ki değil, tabii ki olmamalı da. Benzetmiş ya da etkilenmiş oldukları çalışmaya bu derece yaklaşması, zaten Spriggan’ı çok kaliteli bir çalışmaya dönüştürmüş oluyor.

Bir yandan da Akira daha post apokaliptik bir görüntü çizerken, Spriggan’ın biraz daha gerçekçi -kendi içinde-, biraz daha tarihsel ve dini olgulara yakın, belki yapısı itibariyle bir arkeolog filmi (Indiana Jones?) portresi verdiğini fark ediyoruz. Nihayetinde Akira kaç puan alırsa, yarım puan altını da Spriggan’a verebiliriz. O yüzden de kesinlikle izlenmeli.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir