İki tür animeden hoşlanırım;
- Fantastik ve beni kendisine bağlayabilen,
- Eskiden izlediğim ve çok başarılı bulduğum animelere benzeyen.
İşte ikisinden de biraz karıştırınca ele geçen, “Kamisama Dolls” oluyor.
Başlık güzel gibi geliyor ama, bir tür animeden de hiç mi hiç hoşlanmam; “Devam etmesi gerekirken, stüdyo tarafından iptal edilen…”
Mevzuya dönüyorum…
Kamisama Dolls, günümüzde geçen bir hikaye. Ahşap yapıdaki kuklalar -tanrılar- ve onlarla bağ kuran sekileri -bir tür kullanıcı, yardımcı, belki bir tür sahip diyebiliriz- temel alan mevzunun nihai bir sonu olmadığı için, kısır ama eğlenceli bir süreç ortaya çıkarması enteresan, kabul ediyorum.
Her ne kadar tam bir esas karakter tanımı yapılamasa da, olaylar onun etrafında döndüğü için Kyouhei Kuga’nın macerasını izliyoruz diyebiliriz. İlk bölümdeki ezik, tutarsız karakterin bölümler içinde gelişimi, zamanla geçmişle olan bağlarının ortaya çıkması, onu giderek ekibin ortasında, hafif başarısız ama başarılı olmak için gerekli potansiyele sahip bir noktaya koyuyor. Zaten son dönemde başarılı olmuş hemen hemen tüm animelerde de aynı gidişatı koruyorlar.
Tabii bu arada içeriye bir ufak karakter koymak gerekiyor ki o da esas oğlanın kız kardeşi Utao. Ağabey kompleksine ve görmemişliğin verdiği doyumsuz açlığa sahip bir yapı olarak, aslında gereğinden fazla küçük bence. Belki birkaç yaş daha büyük olsa idi, bu ağabey aşkı için yarışmaya dahil olabilirdi.
Yarışma demişken, üçüncü karakterimiz olan Hibino serinin iri göğüslü, saf, iyi niyetli ve zamanla esas oğlana bir aşk geliştirmeye başlayan karakteri. O farkında olmasa da, aslında kendisi Utao’nun hem sevdiği bir arkadaşı, hem de ağabeyini elinden almak isteyen bir rakip. Ara ara bu çatışmalar tansiyonu yükseltse de, uzunca bir süre sadece “ufaklık ve ablası ne de güzel oynuyorlar” tarzından çıkamıyorlar.
Son asli karakterimiz Aki. Kendisi Kyouhei’nin şehir macerasını başlatan, köylerinin gerçek kötüyle tanışmasını sağlayan ve hemen herkesin hayatını biraz düzelten, biraz berbat eden bir model. Onun olması için seri içinde önümüze sunulan sebeplerin çoğu aslında zamanla kendisine karşı kullanılmaya, kendisini kurtaran şeyler ise onu dibe çekmeye başlıyor. O yüzden esasında bayağı karışık bir karakter olduğunu söylemem lazım. İzlerken kolay ama, iyi irdelemek lazım.
Bunların dışındaki ara karakterleri de konuya iyi yerleştiriyorlar ama aile ilişkileri ve karakter özelliklerini anlatmayı beceremeden sezon finali geliyor. Bir şekilde finali bağlamışlar ama ne olursa olsun, becerememişler. Belli ki devam etmesi öngörülmüş ama stüdyoya daha fazla bölüm imkanı sağlamamışlar.
Seriye gelirsek, animasyonlar iyi ve akıcı. Genel olarak seslendirmeler ve duygular da iyi verilmiş. Ben açıkçası Evangelion ile Sekirei arası bir tat aldım diyebilirim. Tabii Evangelion ve/veya Sekirei sevmeyenler için ne önermek lazım bilemiyorum. Gerçi çoğu saldırgan kukla yönetimli (robotlu diyemedim buraya) serinin de Evangelion’a benzediğini/çağrıştırdığını düşündüğümüzü varsayıyorum. Gundam, Macross falan derdim ama onların konsept çok farklı.
Sekilerin dizideki olayına gelirsek de, bu kuklalara kanlarından bir parça verip, onlarla bağ kuruyorlar. Aslında tam olarak bağ demeli mi, ondan emin olamıyorum çünkü dizinin sonlarına doğru aslında tüm dizi boyunca izlediğiniz olayların biraz da “izin vermişlik” ile bağlantılı olduğunu göreceksiniz.
Ben şahsen keyif aldım ama kesilmiş olması sinirlerimi oynattı. Ama her şekilde izlettiriyor diyeyim.
Daha kuklaların güçlerini tam olarak izlemeden, karakterlerin hikayeleri sona gelmeden biten bir seri olarak yüreklerde yer etti.
Ne yapalım, sana yeni sezon ya da sezonlar vermeyen ticaret insanlarının ayıbı olsun…
Bölümler:
A God Arrives |
A God`s Training |
It Attacks… |
Heruma |
To Home… |
Karakami Village |
Portrait of Memories |
The Role of a God |
Tangled Relations |
The Princess Arrives |
Hibino Kidnapped |
Out of Control |
Kuga Kyohei, the Seki |

“Hoşuma Giden Şeyler”in kralı… Dededen Beşiktaş taraftarı… Anime izler, altyazılarla uğraşır.