Bir korsan çetesi olan Red Lynx, sıradan yağmalamalarından bir tanesini gerçekleştirmiştir. Ele geçirdikkleri malların arasında, bir tane de oymalı taş bir tabut vardır. Yağmaya katılamayan kahramanımız Cou (Coud Van Giruet), gidip ele geçirilen mallara bakmak isterken bu tabuta denk gelir. Kapağını açtığında dikkatini çeken tek şey tam ortada duran garip bir mekanizma olsa da, onu kaldırdığında uyanan güzelce bir kız tüm hikayeyi başlatan anahtar olacaktır.
Tabuttan kalkan güzel kızımızın adı Ren (Reverie Metherlence) ve kendisi Edel Raid denilen bir türün mensubu. Bu türün özelliği, insanlarla belli ilahiler, dualar yoluyla etkileşime girip birleşebilmeleri ve silah olarak kullanılabilmeleri. Hemen her birinin farklı bir silah görseli ve özelliği olan bu grupların üyelerinin tamamı da hatun bu arada.
Ekstra bir detay olarak, Ren aslında Edel Raid denen türün en üstün özelliklerine sahip olan ve türe hayat veren Shichiko-hoji’lerden bir tanesidir. Serinin ilerleyen bölümlerinde bunun tam olarak ne manaya geldiğini zaten öğreneceğiz aslında ama temel olarak toplam yedi Shichiko-hoji var ve onlar türlerinin en özel nesilleri olarak hayat buluyorlar.
Cou ve Ren’in tanışmasının hemen akabinde, tüm seri boyunca hikayeye eşlik edecek olan üçlüyle karşılaşıyoruz.
Arc Aile denen gruptan olan Cisqua, Rowen ve Kuea, yüklü bir miktar para karşılığında Ren’in velayetini almak ve onu diğer Edel Raid’lerle birlikte mutlu mesut yaşayacakları Arc Aile karargahına götürmek peşindeler. Tabi burada bir sorun var ki, kanı kaynayan Cou’nun Ren’den vazgeçmeye hiç niyeti yok.
Bu noktada Ren’in Edel Garden’a (Garden of Eden) gitmek istediğini öğreniyoruz ve Cou’nun delikanlı damarı ile ortaya karışık sevgi patlamaları dolayısı ile yolculuğumuza başlıyoruz.
Kısaca aslında Elementar Gerad’ı izlerken, Ren ve Cou’nun Edel Garden’a giden yolda başlarından geçen olayları, tanıştıkları insanları ve olaylar ile insanlar/Edel Raid’ler üzerindeki etkilerini izliyoruz.
Bu arada Chaos Coir denen başka bir gruptan haberimiz oluyor. Bu grubun özelliği ise Arc Aile’nin tam zıttı kutupta olmaları. Sürekli saldırılar ve suikastler düzenleyerek, Ren’i kendi himayelerine almak istiyorlar. Tabi gücünün sınırları bilinmeyen bir Edel Raid’in bu derece kapışılması da normal.
Hikaye ilerlerken türlerin alt dallarından da haberimiz oluyor. Mesela Edel Raid’lerin güçlerini aldıkları (ya da güçlerini temsil eden) kristallerinin replikaları yapılabiliyor ve insanlara takılabiliyor. Bunlara Sting Raid denilmiş. Böylece yapay Edel Raid’lerle insanlar kendilerine avantaj sağlayabiliyor ama bu yöntemin kullanıldığı insanların bedenleri, bu tarz etkileşimlere uzun süreli ve doğal tepkiler veremiyor. Ölebiliyor ya da bir anda kristallerinin kırılması ile dağılabiliyorlar.
Elementar Gerad’ın aslında kendi türündeki diğer tonla animeden hiçbir farklı olmamasının yanında, aslında eksik kalan yönlerini tamamlamış olsa çok başarılı olabilirdi. Örneğin aslında tüm hikaye bir RPG (Yol Yapma Oyunu) havasında anlatılıyor ama tüm öğeler bulunmasına rağmen bir .hack ya da Ragnarok gibi yerini bulamıyor.
Ya da muhteşem müzikleri olmasına rağmen, bu kadar uzun bir serinin sadece “muhteşem 4 şarkıya” bağlı kalması insanı biraz kırıyor. Sanki elde ne varsa hepsi bu şarkılara kullanılmış, diğerleri albümü tamamlansın diye konulmuş gibi.
Son olarak da karakterlerin bir türlü beklenen patlamayı yapamaması, ardından son 5, 6 bölümün tam beklendiği gibi keyifle ve ekran başına mıhlayarak izlettirmesi sorunu var. Kalan bölümlerde de güzel sahneler, akıcıya yakın bir anlatım var ama asıl mevzuyu görmek, asıl aksiyonu yakalamak için bu kadar süre izleyiciyi sürüncemede bırakması hoş değil.
Bu arada bir artı olarak, tam olarak çocuk hikayesi olarak ilerlememesi ve içinde ölüm, kaybedilmişlik, ucundan biraz insan psikolojisi barındırması da hoş olmuş. Sadece Cou ve Ren’in dünyayı bir uçtan diğerine gezmesinden ziyade, birbirleri arasındaki ilişkiyi toparlayıp genişletmesi güzeldi. Henüz mangasına gerekli zamanı ayıramadığım için tam durumu bilemiyorum ama animedeki çizimlerden, seri bittiğinde Ren’in güzel bir kadına, Cou’nun ise bir erkeğe dönüştüğünü hem fiziksel, hem mental, hem de düşünsel olarak görebiliyorsunuz. Aslında bu bayağı büyük bir artı.
Nihayetinde bu serinin bende bıraktığı etkiyi hep sevmişimdir. Çizimler kendini tekrar ediyor ve ortalama kalitede geziniyor olsa da, animasyon kalitesinin yaşına göre bayağı iyi olduğunu ve konunun kendi içinde tutarlı ve anlaşılır olduğunu iyi anlayabilirsek, gerçekten özel bir seridir diyebilirim.
Öznel bir gözle de bakmak gerekirse, 10 üzerinden 6, 7 civarında gezecektir.
Bölümler;
The Songs of the Sky and Wind | |
A Fateful React | |
Betrayal & Confusion | |
Elemental Gelade of Light and Darkness | |
The Teardrop From That Day | |
Eyeing the Pleasure | |
Determination | |
The Edel Hunter | |
The Secret Of Razfe Ankle | |
Love and Greed | |
Revenge of the Krasfighter | |
Sprint to Freedom | |
Arc Ale | |
The Return of the Hunter | |
The Village with the Large Windmill | |
Memory of a Wildbird | |
The Rocky Fateful Encounter | |
Fictitious Reaction | |
Unspoken Thoughts | |
Viro | |
The Truth Unfolds | |
The Buried Legend | |
The Promise | |
Edel Garden | |
Chaos Choir | |
The Song for the Sky and Tomorrow |

“Hoşuma Giden Şeyler”in kralı… Dededen Beşiktaş taraftarı… Anime izler, altyazılarla uğraşır.