Modern vampir hikayelerine bakış açım genelde sabittir. Hikayeleri olmaz, güzel kız ve yakışıklı erkeklerle örülüdür, konuları yoktur ama anlatacak çok şeyleri vardır. Nihayetinde de hepsi çok güçlüdür. Hatta son dönemde, güneşe çıktığında parıldayan vampirler bile icat edildi. Ampullerden uzak durun.
Eski tarzda ya da eskiden yapılmış hikayelerde ise gerçek zorlukları, onların yaşadıklarını, sonuçlarını görürsünüz. Asıl güzel gelen, eğlendiren ya da kendisini izlettiren de budur. Sadece yakışıklı ya da güzel birisini izleyeceksem, vampir olmasına gerek yok ki zaten? Vampirleri neden alet ediyorsunuz?
Yaklaşık 10 yıl önce, vampirler, insanlar ve Kowloon Children denilen aşırı vahşi ve saldırgan bir vampir türü arasında ölümcül bir savaş olmuştu. Kahramanımız Jiro Mochizuki, Kowloon’ların kralını ve soylarının çoğunu öldürüp savaşı sonlandırmış ve “Silver Blade” (Gümüş Kılıç) lakabına layık görülmüş. Onun bu çabası, artık hem insanlar hem de vampirler arasında saygın bir yer, aynı zamanda da güç gösterileri için kaliteli bir düşman olmasını sağlamıştı.
Bu arada bu Kowloon Child denen tür, hem vampirlere, hem de insanlara saldıran ve yaraladıklarına bir tür virüs bulaştırarak kendi türüne çevirdiği bilinen bir kan soyu. bu durumları yüzünden de tüm ırklar tarafından nefretle karşılanıyorlar. Türün ilki, Jiro’nun öldürdüğü kralları olan Adam Wong’un külleri hala saklanıyor ve ölümsüz olduğu için geri geleceğine inanılıyor. Kowloon Child’lar aşırı hızlı türeyebiliyorlar ve onlarla anlaşma imkanınız yok. Bayağı sinir bozucu tipler yani. Adamların yaşama amacı saldırganlık.
Hikayemiz bir gemide başlıyor. Minik dostumuz Kotarou bir gemi gezintisine çıkıyor ve biraz ortalığı karıştırıyor. Aslında karıştırmak demeyelim de, yaşına göre eğleniyor. Bu arada geminin rotası “Safe Zone/Special Area (Güvenli Bölge/Özel bölge) denilen bir yer. Burasının özelliği, vampirlerle insanların birlikte yaşamasına izin verilen, vampirlerin klanlarını korumalarına olanak sağlanan bir yaşam alanı olması.
Kotarou’nun gece gezilerinden birinde hiç beklenmedik bir şey oluyor ve güvenlik güçleri gemiye iniyor. Helikopterler ve otomatik tabancalarla karşılaşan Kotarou hemen saklansa ve ayak altından çekilmeye çalışsa da, hem onu içine düştüğü bu pozisyondan kurtarmak, hem de ona keyfine göre ortalarda gezinmemesini söyleyen ağabeyinin sözünden çıktığı için ceza vermek Jiro’ya düşüyor. Böylece hem mermilerle, hem de Kotarou’nun eğitimiyle aynı anda ilgilenmeye çalışan Jiro ile ilk kez tanışıyoruz.
Olaylar birbirini takip ediyor ve ikili denize düşüyor. Jiro’nun sudan nefret ettiğini ve sorun yaşadığını, Kotarou’nun ise bir zarar görmediğini de burada öğreniyoruz. Daha sonra bilgi dağarcığımız biraz daha genişliyor ve Jiro’nun “Old Blood” (kadim vampirlere deniyor) tarafından dönüştürüldüğünü, Kotarou’nun ise o kana mensup olduğunu anlıyoruz.
Velhasılsa, ikilinin karaya çıkması ile birlikte de üçüncü karakterimizle tanışıyoruz; Mimiko Katsuragi.
Mimiko, Special Area’da faaliyet gösteren ve o bölgenin düzeninden sorumlu olan Order Coffin Company adına çalışan bir arabulucu. Vampirlerle insanların, bölgede birlikte belli bir düzen içinde yaşayabilmelerinden sorumlu kişilerden bir tanesi.
Olayın olduğu sabah da, müdürü tarafından sahil bölgesini gezip, denetlemek üzere gönderiliyor ve ikilimizle tanışıyor.
Bundan sonrası, Jiro’nun Kowloon’larla olan mücadelesi, Kotarou’nun orada bulunma sebebi ve bölgede faaliyet gösteren Order Coffin Company’nin yaptıkları arasında bir sarmal halini alıyor.
Bunları takip ederken Sei, Zelman, Cain, Kelly ve Jill gibi karakterlerle karşılaşıyor, onların Jiro ve Kotarou’nun hikayesindeki rollerini takip ediyor, her birinin güçlerini ve olaya dahil olma amaçlarını ya da sonuçlarını öğreniyoruz. Aslında bir sürü olay var yani.
Black Blood Brothers, keyifli ve bir o kadar da sürükleyici bir seri olmasının yanında, elindeki hikayeyi ortalama bir kalitenin üzerinde yapı taşlarıyla kurmayı başarabilmiş bir çalışma. Özellikle Jiro ile bağ kurmakta sorun yaşamayacağınızı düşünüyorum. Onun daha “insancıl” tarafı ile tanışıp, o tarafı hiç dikkate almayan “Silver Blade” geçmişi ile yüzleşmesini, Sei’nin gücünün enteresanlığını ya da Zelman’ın o şımarık ve güçlü tip kıyafetleriyle dolaşmasını izlemek, onlardan hikaye parçaları toplamaya çalışmak oldukça eğlenceli.
Çizimlerde belli bir akıcılık ve kalite mevcut. Belki animasyonlar biraz daha iyileştirilebilirmiş ama gene de mevcut durumda da yeterli seviyede. Animasyon tekrarları ve kötü çalışılmış hareketler görmüyorsunuz. Bu da bayağı rahatlatıcı bir etken.
Serinin giriş ve bitiş müzikleri zaten muhteşem ama dizi içindeki çalışmalar da bir o kadar kulak kabartmayı hak ediyor. Hunter X Hunter ve Gundam Seed projelerinde ve daha da fazlasında imzası olan Sahashi Toshihiko’ya hakkını veriyoruz.
Konunun da çoğu saçma sapan ama reklamla abartılmış animeden kaliteli olduğu aşikar. Evet, anlatımda komedi ve hafif zorlamalar göze batıyor ama gene de göz ardı edilebilir şeyler olduğunu söylemeliyim.
Bölümler;
Black Blood Brothers | |
Compromiser | |
The Kowloon Bloodline | |
Old Blood | |
The Special Economic Zone | |
The Coven | |
Silver Blade | |
Protector | |
The Eleventh Yard | |
The Order Coffin Company | |
The Ocean | |
For the Eternal Pulse of Mine Bloodline, I Would Offer This Blood in Totality |

“Hoşuma Giden Şeyler”in kralı… Dededen Beşiktaş taraftarı… Anime izler, altyazılarla uğraşır.